citroen c2 bakabilirsin mesela

clio dandik bi arabadır, şirin görünse de. hiç tavsiye etmem.

güzel bi focus bulabilirsin

seat vw group otomobili olduğundan nispeten biraz daha kaliteli olacaktır clio'ya göre. hyundai getz, seat toledo, ford mondeo da benim alternatiflerim olsun.

renault tavsiye etmiyorum. özellikle servis ve bakım konusu çok problemlidir.

honda nın servisi iyidir. honda jazz falan yok mu ikinci el?

evet, clio'dan vazgeçmiş bulunuyorum.. daha önce de sözlükteki entryler olsun, arkadaşların tavsiyeleri olsun, bayağı bir negatif yorum okumuş/duymuştum..şimdi kesinlikle vazgeçtim..

citroen c2 biraz küçük gibi geldi..

honda jazz ve getz'e ısınamadım bi türlü şekilleri itibariyle.. pek hoşuma gitmiyolar açıkçası..

şu durumda seat leon(toledo'nun hatchbacki deniyor zaten) ile ford focus'tan birini tercih edicem sanırım..

önerileriniz için tekrar teşekkürler..

clio vardı, berbat bir araç, para vermeye değmez.

şu an ford focus kullanıyorum, aslında iyi ama ne bilim sanki bir eksiklik var gibi, pek konforlu değil kasa güzel ama iç donanım olsun sürüş keyfi olsun bir eksiklik arıza veriyor insana.

bence alman arabası iyidir, vw golf falan bakın temiz denk gelir, ortalık 2. el kaynıyor, ümraniye araba pazarı iyidir havalarda ısındı alternativ çok olur ama VolkWagen derim, ve kazasız günler dilerim.

clio hakkaten kötü araba ama az yakıyor dizelse. seat leon dışarıdan gözüktüğü gibi değil içi pek geniş ayrıca kaplamaları güzel bence en iyisi ama bildiğim kadarıyla çok yakıyor.

c2 küçük böyle kutu gibi bir şey öbürlerinin de tipi hakkaten yamuk.

focus benzini nasıl yakıyor bilmiyorum ama leon'un sağlam yaktığını zaten söylemiştim niye tekrar belirtme gereği duydum bilmiyorum.

clio ve getz i geç bi kere.
toledo müthiştir, leon da onun gibiyse o da müthiştir anasını satayım
bi de unutamadığım ilk aşkım nissan almera HB var. ama ona duygusal yaklaşıyo olabilirim tavsiye ediyo gibi olmayayım :)

ford focus benzinli yakıt tüketimi şöyle tasvir edilebilir, misal çölde 24 saat susuz kaldınız ve ilk bulduğunuz 1 litre suyu içme şansınız oldu, evet focus öyle lukur lukur götürüyor:) lpg taktırcam, ocağımı söndürdü lanet motor.

öehh clio'ya kötü denip fiat palio mu tavsiye ediyorsunuz? ehliyeti palio'yla aldım ben. rezil ötesiydi.

2. el renolar ucuz olmalarına rağmen özellikle 100binden sonra sorun çıkartırlar.

ikinci el yabancı montaj olsun.

seat'ın vw'nin kardeşi olduğu için düşünme gibi bir olaya girme, leon'ların aşırı benzin tüketimi olduğunu okumuştum, çünkü kullandıkları motör yeni teknoloji ürünü değil. O fiyata şahsen ben olsam 2.el 2003 2004 golf falan bakarım. aynı benzini yakar, ama çok daha kalitelidir leon'a göre. vw rulaz

getz'i geç demeden önce o otomobili iyice bir kullanıp da fikir belirtmek gerekir. kendi otomobilimde şimdiye kadar bir kez servise gittim, onda da balans ayarı ile far değişimi yaptırttm. o sebeple hemen es geçmenizi tavsiye etmem. bir kere zaten içinin küçük olduğunu söylemek en yanlışı olur, en büyük hatchbacklerdendir.

wv golf veya ford focus hatchback. o kadar bütçe olduktan sonra bu iki modelden şaşma derim. özellikle wv ailesinin direksiyonuna geçtiğin anda insana verdiği güveni tahmin bile edemezsin.

p, park konumudur. akıl ve mantık sahibi bir insan hareket halindeyken parka atarsa çotank diye arabanın durmaya çabalayacağını ve bunu yüksek hızlarda başaramayarak arabanın nerelererini kıracağını tahmin edebilir. tabii arkadan gelen arabanın size geçirmesi, geçirmese de inip bir güzel dövmesi gibi olayları unutmamak lazım.


gaz pedalına basılıyken araç viteste olmalıdır yani ya r(reverse,rear neyse) yada d (drive, 1,2,3,4 de olabilir farketmez) p ve n konumunda araba viteste değildir boşu boşuna gaza basarsınız bu da hayli mantıksız bişiy.


yokuş aşağı inişlerde ise boşa atmak benzini az yakar mı bilemiyorum ama aracın motor freni olayını tamamen devre dışı bıraktığınızdan dolayı tüm aracı fren balatalarına emanet etmektesiniz. özellikle dağdan inme gibi uzun süreli fren kullanılan yollarda çok riskli bir durumdur bu. ölümcül riskli diyim.

bu anlattıklarınız ekonomiden ziyade arabanızın şanzuman ömrü ile alakalı bir durum.

ilk sorunuz için diyebileceğim, D modunu da eklemeniz olacaktır :) bu yazdıklarınızn aynısını arabanızın kullanım kılavuzlarında da bulabilirsiniz bu arada.

ikinci sorunuz konusunda da haklısınız, hareket halinde park moduna alırsanız vitesinizi de elinize almış olursunuz

üçüncü söylediğiniz de doğru. eğer yeni model bir arabanız varsa zaten ayağınızı gazdan kestiğiniz anda yakıt tüketiminiz boştaki halinden de düşük olur. cutoff sistemi denilen bu mekanizma ile gaz vermediğinizde minimum benzin harcaması yaparsınız. boşa alırsanız rölanti devrinin gerektirdiği yakıtı yakar, ancak aracınız cutoff'u devreye soktuğunda rölanti yakıt miktarından da azını yakarsınız. eğer yol bilgisayarınız varsa bunu deneyebilirsiniz.

yokus asagı ınerken aracı bosa almak benzın tuketmek anlamına gelır..banada cok sacma gelıyordu oncelerı..

lakin digital gostergelı manuel vites li bir aracta denedım. yokus asagı gıderken arac 4. vites de ve ben gaza basmıyorum benzın tuketımı 0,0 lt olarak gorunuyo..
vitesi bosa aldıgımda gosterge benzın tuketımını 0,1 lt olarak gostermekteydı..

not : rakamlar tam olarak aklımda deıl ama..

@isott:

Otomatik vitesle bu boşa alma durumu farklılık yaratır sanırım çünkü otomatik viteste vites D'de iken siz ayağınızla gaza basmasanız da sistem gaz vermekte az da olsa. Ben yokuş aşağı giderken ya da kırmızı ışıkta dururken N'ye alıyorum vitesi ama yol bilgisayarı olmadığı için kesin rakam veremiyorum. Yol bilgisayarlı otomatik vitesli bir aracı olan deneyip sonucu yazsa güzel olacak aslında...

hizlanip yokus asagi gelince d modunda gaza basmiyorum ve yol bilgisayarinda sarfiyat 0.0lt olarak goruluyor. renault bu arada araba. Ama her arabada oldugu gibi motor freniyle azicik yavasliyor ki normal.

(bkz: crank)
www.imdb.com
Ama kokain bağımlısı falan değil. Filmi baştan izlemelisin bence. Anlatmayayım.

kesinlikle crank ve kokain değil.

bu arada takdir ettim kamil koç'u. ilk defa bir otobüste doğru düzgün bir film gösterildiğini duydum.

lalalla :) süpersiniz :) sanırım kokain bağımlısı olup olmadığından emin değilim. işte şimdi indiriyorum!

erekte oluyor ve işememesi gerekiyor...sonra kız arkadaşıyla buluşuyor falan...bu geceyi de kurtardık çok şükür.

anlamadığım Istanbul-Bursa arası 3.5 saat olmasına rağmen crank adlı filmin sadece 1.5 saat olması. Hayır ben de o firmayı kulanıyorum siz nerelerde mola veriyorsunuz kuzum? (:

istanbul bursa arasında mola verildiğini hiç hatırlamıyorum ben kamil koç'la.

gündüz seferlerinde mola oluyor genellikle. filmler de gündüz oynatılıyor zaten.

armada akkopru arcadium gibi yerlere gidersen kaziklanirsin. izmir caddesinin orda ulkealan pasaji vardir en uygun fiyata oradan bulabilirsin. (bkz: ulkealan pasaji)

yok canım, bir erkeğin pantolon paçalarını ayakkabı arasına soktuğunu düşünemem bile zaten. ankuva'da ve yeşil'de yoktu, bugün outlet'lere uğrucam.

outlet'lerde de bulamadım, ülkealan pasajı'na gidicez artıkın.

ne münasebet, bulursam elbette alıcam.

ozmena.com

çeşitli şifreleme tekniklerinin çözümünü common interface üzerinden değil de ci modülünün emülasyonu ile makine üzerinde çalıştırılması ile şifreli kanalları izlemeyi sağlayan sistem. kart takarak yapılan şifre çözümünün makine üzerinde yapılması.

www.turkeyforum.com

buraya gir bir daha cikamazsin

ikinci sorun için; soğuk damga baya önemli aslında, değiştirmen faydalı olur. mesela benim nüfus cüzdanımdaki soğuk damganın çok ufak bir kısmı, nufus cuzdani cuzdanda durduğu için aşınmıştı. bu nüfus cüzdanıyla pasaport süresini uzatmak için emniyete gittiğimde bunun sahte olmadığını nerden bilelim git değiştir demişlerdi.

ilk durum açıkçası çok kıllandırıcı. böyle bir şeyi ilk kez duyuyorum. ileride suç işlerseniz sizi bulmak için yapılmış bir şeymiş gibi geliyor. fişleme gibi. başka bir şeye yoramadım ben bunu. (iyi dava sebebi bu arada: )

polis çevirdiğinde mutlaka bundan arıza çıkartacaktır. ne yapıp edin değiştirin derim ben.

aslında ehliyetimi onların hatası olduğu için onların değiştirmesini istiycem ama imkansız gibi geliyor kabul etmeleri

işin komiği neden böyle yapıldığını sorduğumda, kaza sonrasında tanınamaz hale gelirseniz kimlik tespitinde kullanılacak demişlerdi polisler. böyle gerizekalıca bir uygulama.

Geçtiğimiz yaz ehliyetimi yeniden çıkarmak için(kaybetmiştim de) şubeye gittiğimde, benden(ve de ki sırada bekleyen diğer insanoğullarından da) parmak izi almışlardı. "Abi, bu parmak izi hadisesi ne iş , daha önceden yoktu bu uygulama?" diye sorduğumda
"avrupa birliğinde böyle, artık biz de ab standartlarına uygun davranıyoruz, artık bu şekilde" tarzında bir cevap almıştım,..( gebze merkez'den almıştım ehliyeti)

parmak izi alma uygulamasi uc bes aylik bir mevzudur.pvsk da yapilan degisiklik ile polise hafif suphe halinde bile ust arama yetkisi ile beraber emniyete yolu dusen herkesten parmak izi ve tanimlayaci diger ornekleri alma yetkisi verildi... yani bundan sonra ehliyet olsun pasaport olsun ne icin gidersen git emniyete bu ornekleri alacaklar. cmk'ya tamamen zit bir uygulama. cmk ya gore fizik muayene sonunda elde edilen bulgular(parmak izi vs) kovusturmaya yer olmadigi karari veya beraat kararinin kesinlesmesini takiben savci gozetiminde imha edilir.ancak pvsk uyarinca alinan ornekler "baska seylerde kullanilmamak uzere" bir veri bankasinda saklanacak...

soguk damga olayina gelince cok onemli bir husus degil. polisimiz zaten ehliyetin fiziki muayenesi ile yetinmeyip telsizle dogrulamasini yapmaktadir. ancak havaalani gibi daha ciddi inceleme yapilan yerlerde kimlik yerine kullanmaman, kullansan bile baska bir kimlikle teyit etmen sıkıntı cekmemen icin gerekli olabilir.

hotel rwanda (ağlatır)
elephant man (üzer)
dancer in the dark (hımmm'dan öte)
duvar (kızdırır)
yol (üzer)
sodom'un 120 günü (depresif duyguları besler)

devam edecek...(şimdilik aklıma gelenler)

elephant man'e ben de katılıyorum, ve hanneke'nin funny games adlı eseri oranında artırıyorum. ha ne hissedeceğin süpriz olsun.

Hiç bir filmin etki göstereceğini sanmıyorum..

into the wild
the pursuit of happyness

oturup ağlayın.

Film den ziyade televizyon tarihinin en carpici sosyal serisi olan Oz u izle. Omrumce cok cok az kez ekran karsisinda aglamisimdir, hatta suan tek hatirladigim "ucurtmayi vurmasinlar" var ki ondada yasim kucuktu. yani beni aglatmayi basaran yapit kesinlikle Oz oldu (spoiler: ozellikle Cyril O'riley in malum sahnesi). gerci dikkate pek alinmayan bi oneri bu. cunku genel bi onyargi var bu tip bazi temalara. bu seri bir aksiyon, vurdu kirdi serisi degildir. hele benim gibi tanriyi fazlaca sorgulayan birisiyseniz idealdir. sozu acilmisken bu tip on yargilara birde "battlestar galactica" yi uzay filminden ibaret sanip siktreden bunyelere yaziktir demek var ama neyse..

Oz, actiginiz baslikta dediginiz gibi size kesinlikle biseyler (!) hissettirecektir.

Mar Adentro filmini izlerken ağlamayana kendim dışında rastlamadım. Sizi ağlatır mı bilemem.

Ek: (bkz: #6842291)

flawless haklı, requiem ve schindler'e hmm diyen adama hiçbir film kar etmez ama şunlara da bir bakılabilinir:

eternal sunshine of the spotless mind
c.r.a.z.y.

bu film de seni aglatmazsa eger, bir ay boyunca gozlerine sogan bagla. :)

Taegukgi hwinalrimyeo

not: o listedeki filmlere bile hmmm dediysen, ya senin algi probleminde bir sroun var ya da baska dunyalarda yasiyorsun. ayrica, sana "birseyler hissettiren" film varsa ne oldugunu cok feci merak ediyorum.

edit: aklima geldi yine birsey, bu animeyi izle, izleyip de aglamayan yokmusmus. ben henuz izlemeye cesaret edemedim.

Grave of the Fireflies

"vozvrashcheniye"
sabredebilirsen...

my name is sam var sean penn in oynadigi. benim gibi bir kütüge ile amanın dedirtmistir.

"Black" derim ben (bkz: http://www.imdb.com/title/tt0375611/)

amores perros
forrest gump
reconstruction
12 angry men
donnie darko
mulholland dr

çok var aslında, bunlara da tepki veremiyorsan bence bi uzmana görün derim..

babam ve oğlum

(bkz: la vita e bella)
(bkz: reis bey)
(bkz: freaks)
(bkz: koroshiya 1)

dalgaları aşmak olabilir.

yeşil yol

insan hah en büyük tepkim hmm olmuştur diyorsa, tüm büyük yönetmenler birleşse film çekse gene beğenmez. yani genel olarak böyle değilseniz, zaten bir süre sonra bu döneminiz geçince (böyle dönemler olur normaldir) zaten izlediğinizfilmler öyle yada böyle etkileyecektir.

the shining

(bkz: susam sokağı)

in the name of the father

ağlatılacak kişi erkekse;
a perfect world - kevin costner, clint eastwood

ilgilenenler için doğru cevapları yazayım dedim:
(bkz: salo o le 120 giornate di sodoma)
(bkz: cannibal holocaust)
(bkz: hotaru no haka)
(bkz: pink flamingos)

grave of the fireflies'ı -orijinal adı hotaru no haka- izledim demin.ağlamadım ama gözlerim doldu.gayet mutsuz etti şu anda beni film.

iki bölüm halinde gösterilmişti, "the day of the black sun part II" olması gerekiyor bölümün isminin. kaçıncı olduğunu unuttum, bir google ediver bulursun.

havaalanını bir ara derim anacak bildiğim kadarıyla ziyaretçi salonları var ist dan türkiye ye giriş yapmış olması gerek başka bir ülkeye geçiş yapmayacağı için iç hattlara geçecek, sanırıl orada görüşebilirsin...

dışhatlardan çıkıp iç hatlara geçecek arkadaşınız. o arada görüşebilirsiniz.
bavulu yanında olmayabilir. eğer abd'de son istikamete kadar check-in yaptırdıysa bavulunu otomatik iç hat uçuşa alıyorlar sanırım. ama kendisi dediğim gibi pasaport kontrolünden ülkeye giriş yapıp tıpış tıpış iç hatlara gitmesi gerekiyor.

iç hatlar terminali ayrı olması lazım atatürk havalimanı'nda. bu sebeple pasaport kontrolünden geçip terminalden çıkarak iç hatlar'a doğru yürümesi gerekir. iç hatlar terminalinde buluşabilirsiniz diye düşünüyorum. ama çok emin değilim.

emeği geçenlere teşekkür ediyorum

Eft bankalar arası hesaplarda yapılan, havale de aynı banka içindeki farklı hesaplar arasında yapılan para akratımı diye biliyorum ben. Bir de diyelim A kişisinin aynı bankada 3 hesabı var, bir hesabından diğer hesabına para aktarınca da virman oluyor.
İş Bankası internet işlemlerinden ücret almıyor ya da daha düşük ücret alıyordu, şu an durum nedir bilmiyorum. Diğer bankaları da bilmiyorum...

EFT iş günlerinde yapılabilmektedir, yani evet hafta sonu yaparsanız pazartesi işleme konur.

1-tabiki eft ile havale farklı olaylar..havale: aynı bankanın farklı şubeleri arasında yapılan para transferi olayı...eft ise iki farklı banka arasında yapılan para trasnferi olayı...eft ve havalenin komisyon oranları farklı olur.eft daha pahalıdır havaleye oranla...havale de aynı anda hesaba gerçerken eft hemen gerçekleşmez.eft olayında merkez bankasıda araya girer.netten yapılan transferlerde de bankadan bankaya komisyon oranı değişir.ama netten yapılanlar bankaya gidip yapmaktan çok daha makuldür.
2- evet..hafta sonu yapılan internet üzerinden para transferleri pazartesi işleme konur.
3-konu hakkında bilgim yok.

1- açıklanmış havale -eft farkı
2- havale (hsbc için en azından) anında geçmekte saat gün farketmez. eft ilk iş günü geçer.
3-ortak noktalardan bazı bankalar para alıyor bazıları almıyor değişiyor bu. sözleşemelerde filan var bunlar.

alakalı ilk olarak kendi bankam için mesela

www.hsbc.com.tr

e.f.t.
"elektronik fon transferi" deyip gachayım.

iş bankası'ndan bana her ay gönderilen 250 ytl her zaman 248 ytl olarak geliyor, sanırım havale ücreti alınıyor. ama ben 150 ytl'ye kadar eft veya havale için internetten para ödediğimi hatırlamıyorum. belki de benim paramı da bankadan gönderiyorlardır.

ortak nokta mantığı budur zaten yoksa hiçbir banka birbiriyle gerçek anlamda ortak değil şu an. şu an bu atm'leri tek bir kuruluş altına almaya çalışmalarının sebebi de bu.

ortak noktalarda hesabınızdaki bakiyeyi görmek için dahi ücret kesildiğini biliyorum.

neden izleyemiyorsun hata mesajı mı veriyor? (bkz: sipru) denedin mi?

sipru'da kanal d yok ki!

Genco kaçtı ya...

Hata yok ya, "connecting" yazıyor ve kalıyor. Internet Explorer 6'da en azından öyle.

evet şu siralar izlenmiyor kanal d int.den eskiden tv yazılımları ve sitelerden izlenirdi şimdi bağlanmıyor bir türlü, sadece paralı bir site eurod yi izleme imkanı sağlıyor ayda 10 avro ya falan ama adını unuttum! belki bri hayır sever tekrar diğital yayınları düzeltir.

ben arsenal derim, ama mesela siyasi bişiler de temsil etsin istiyosan livorno, st pauli gibi takımları da tutabilirsin ikisi de komünist bildiğim kadarıyla. ha bi de lazio var ırkçı, ama onu tutmak istemiyeceğini varsayıyorum.

altyapı tesisleri ve futbolcu fabrikası olması açısından ajax olabilir.bir kere kesinlikle italyan takımı olmasın, italya' da şike ve maç satınalmalar gırla gidiyor, tuttuğunuz takım ertesi sene 2. ligde olabiliyor. ingiltere' de güzel kulüpler var, mesela tottenham, arsenal veya manchester city, tabi bu takımlar her sene şampiyon olan veya çok iddialı takımlar değil ( arsenal hariç :) .

pyrocum, ben de aileden denizliliyim (oraya his gitmemis olsam ve istanbulda dogmus olsam da) ama fenerbahce delisiyim : ))

gel seni de denizli özlü, fenerbahceli yapalim. ilk forman benden. hallettik sorunu iste.

fenerbahce yada roma..

Türkiye olmasın demiş, Fenerbahçe diyorsunuz...

ben çocukken bi forma sevdası başladı.babam sordu ne forması alayım sana diye beşiktaş dedim çünkü siyah beyaz hoşuma gidiyodu.neyse bir gün babamla beraber bir tanıdığın dükkanına gittik.o günde beşiktaş forması vardı üstümde.o amca dediki sana bi fruko alsam fenerli olurmusun bende tamam dedim.o günden beri fenerliyim :)

Aç bir "championship manager" ya da "football manager" oradan seç beğen al... Misal birkirkara ya da torquay

Bir de başta yazdığım Fc Barcelona cevabını da sildim, zira büyük bilindik olmasın demişsin, cevap yazan diğer arkadaşlar da lütfen bunu göz önünde bulundursun.

liverpool'u bırakmak hata olmuş bence : ) dünyada kaç takımın taraftarı kulübü satın almaya kalkışır? şu sıralar amerikalı sahipleri de sıkıntıda, dubaili bi şirkete geçebilir liverpool. onun dışında tarihi de sağlam ama olmaz dersen; valencia önerebilirim.

Çok bilindik takım olsun istemiyorum ama şu da biraz tuhaf kaçcak:
Sınıf: Hocam hangi takımlısınız?
p c f: birkirkara
sınıf: puahhhh ( 10 dakka ders kaynar) :P
Çok popüler olmayan, orta halli bir takım. Hah tam yazarken aklıma geldi. Bir ingiliz takımı var, adı westnam gibi de değil gibi, 'h' ile de başlıyor olabilir. hestnam gibi bir şey. Hatta holiganlarının anlatıldığı bir ingiliz filmi de vardı, çok güzel. Hafıza yok ki hiç birisinin ismini hatırlayamadım. Adını hatırlayabilirsek onu tutayım.
Not: Fahri Liverpol ( tişörtlerimi giyiyorum arada) fahri Fener, GS, Barcelona, Ajax, onların hepsini tutuyorum zaten :s

liverpool dan vazgeçmeyin en köklü ingiliz takımı 90 larda bir düşüş yaşasada toparlanmış durumda daha da iyi olacak. beşiktaş'a da 8 attı:) ben liverpool luyum şahsen winning eleven 4 ten beri:) süper taraftarıda cabası siz de onlardan biri olun derim. her maç stadı doldurma yüzdesi en yuksek olan klub aynı zamanda. 44bin gibi bir kapasiteside olsada genelde %98lik bir doluluk yakalıyor.

steaua bucuresti nasıl, yani bildiğin steau bükreş.

o takım west ham united, şu anda liverpool karşısında 1-0 yenik (liverpoollu olarak söylemezsem çatlardım :]) filmi de green street, green street hooligans falan diye geçiyor.

liverpool güzelini bulamassın bence de. ögrencin sorunca liverpool de bitsin olay:)

Sanırım takımımı buldum: West Ham United. Yenilsin varsın, biraz da ezik bir takım istiyordum zaten :) Orta halli böyle, hem köklü ama çok popüler değil. Liverpol de ikinci takımım. Biraz gidip takımımın durumuna, oyuncularına falan bakayım. Hepiniz çok sağolun.

takımınızı buldugunuzu söylemenize rağmen ben yine de gönülden bağlı olduğum sochaux takımını önerebilirim. hem soşo şeklinde söylemesi güzel hem de durumu belki kötü olsa da kendine özgü bir ağırlıgı ve karizması var..üstleik fransa liginde en çok maça çıkmış takım ünvanına da sahip aslan parçaları :) yani avrupa daki takımım diye söylemiyorum öyle can bir takımdır :)

Payrom böyle olmaz bana göre. Her insanın zaten hangi takımı tuttuğu büyük oranda anlaşılır. Sen de Türkiye'den Beşiktaş ya da dışarıdan Liverpool taraftarısın. Öyle olman lazım. Tıpatıp uyuyor.

pyro duymamış olayim ahahaha beraber samiyen e gidip şereftiiir seni sevmeek diye haykıracagımız günleri bekliyorum ahaha.:(.

ama bak espanyol güzel takım. sempati duyuluyor en azından.

doğru yolu bulmuşsun pyro :) west ham'lıyım ezelden beri. hem asil hem iyi bir takım west ham. west ham united'dan @whufc.com şeklinde mail adresim bile var.

west ham iyidir... Kendilerini cm0102'den dolayı severim, az kupa kaldırmamıştım zamanında. Hatta ilk aklıma o geldi ama yazmamışım nedense...

Ama 3 büyüklerden birini söylemedikçe, hep bir kaynama payı olcaktır. 3 büyüklerde de kaynar ama o haftaki maç sonuçlarına bağlı;)

saint etienne

otuz senedir tutuyorum, pişman değilim. (gel bunu tut diyenlere gönül koyarım)

arkadaşlar soruyu soran kişinin yazısını sonuna kadar okuyan yok sanırım.. ben dahil olmak üzere. ama şunu seçtim aradan: "büyük bilindik bir takım olmasın"

ona göre yazarsanız ben de nasiplenirim.

yaşadığın semtin takımını tut, en güzeli öyledir. şimdi bana kalsa beşiktaşlı ol derim ama manasız olur. bak mesela beşiktaş diye bir kulüp olmasaydı ve bana "bir kulüp seç" deselerdi ben altay'ı seçerdim.. böyle yani..

fulham, real betis

birkaç yıl önce sorulsa kesinlikle alaves derdim. uefa finali oynamışlardı zamanında.

@ Adunaphel: Her insan Iron Maiden sever, sadece bazıları bunu farkedemez :P (Çalıntı tadı verse de güzel aforizma oldu bu )

villareal en güzel seçimdir.

şöyle bir durum var, basınç ile frekansı etkileyebiliyorsun. mesela şarkıyı müzik setinden dinlerken ve kulaklıkla dinlerken bunu hissedebilirsin. bir de algılayışla da alakalı olabiliyor bu, yani uzun bir süre müzik dinlemediğinizde bir süre sonra size daha yavaş geliyor. bana da olduğu oluyor bu durumun. ama sonuçta bir şarkının uzunluğu aynı olduğu için, zaman da sürekli aynı hızda olduğu için böyle bir durum algısal olsa gerek.

aslında bu algı sorununun da akustik olarak açıklaması,sesin pitch'inin değişmesi olacaktır, zamandan bağımsız bir olgu olduğu için.

bi açıklama getiremem ama evet, bende de hızlanmış gibi oluyor.

belirttiginiz gibi bir pitch degisikligi olmuyor, parcanin calindigi perde ayni kaliyor fakat bunu herhalde "stretch" olarak adlandirabilirim, parcanin suresi uzuyormus gibi oluyor. ve bu cogunlukla kulaklikla dinlerken basima geliyor.

Bende de uzanırken ve kulaklık kullandığımda hızlanmış gibi oluyor.

benim bir açıklamam var:

bir şarkıyı 100+ kez dinledikten sonra, şarkının sadece ana melodisini değil, davulcunun yaptığı zil oyunlarını, bass gitar kanalını, gitaristin çok küçük hatalarını, harmonizasyonları, hatta kaçırılan ritmleri bile en ince ayrıntısına kadar biliyor oluyorsunuz. önceden sadece "duyulan" melodiyi dinlerken, artık çok daha fazla ayrıntıya istemsiz olarak dikkat etmek zorunda kalıyorsunuz. böyle olunca şarkı derinleşiyor, artık bir defada eskisinden "daha fazla şey" dinliyor oluyorsunuz.

gerçek t süresi sabit olduğuna göre, beynin algıladığı t' süresinin uzaması gerekiyor ki, tüm bunlar aynı anda yapılabilsin. hani var ya, "kızgın küllerin üstünde çıplak ayakla yürürken geçen 1 dakika, sevgilinle el ele yürürken geçen 1 dakikadan daha uzundur" hadisesi... yani beyin gerektiğinde zaman algısını değiştirebiliyor :)

@actionary, aciklamaniz cok mantikli, fakat bahsettigim yavaslama her zaman olmuyor. her ayrintisini ezberledigim parca bazen yavaslatilarak caliniyormus gibi geliyor. mantiksiz gibi gelse de ben hala somut bir farklilik, yani parcanin suresinde bir uzama olabilecegini dusunuyorum, bir daha bu durumla karsilastigimda elime bir kronometre alip karsilastirma yapacagim.

şöyle bir örnek vereyim, sabah ilk uyandığımda kulaklıkla müzik dinlediğimde aynı durumla karşılaştığım oluyor. uykulu olmamdan ötürü böyle bir durum oluyor ama.
yani tamamen o an zamanın sizin için ne kadar hızlı geçmesine göreli bir durum bu. aynı actionary'nin verdiği örnek gibi.

bir diğer örnek de, alkollüyken her şeyin olduğu gibi dinlenilen müziğin de hızlanmış gibi olması.

anlık da olabiliyor, evet. mesela ben dawn of victory'i dinledikten hemen sonra road trippin' türk sanat müziği gibi geliyor, dinlediğiniz farklı şarkılardaki müziğin hızına (hö) bağlı bir şey olabilir.

olay tamamen algıdan ibarettir. eskiden black sabbath paranoid dinlerken gaza gelirdim, şimdi esniyorum resmen. çok yavaş geliyor bana.

benim de sık sık başıma gelmiş ve irdelediğim bir durumdur. mp3 çalarınızın veya winamp'ınızın veya discman'inizin şarkı süre sayacı sizi yanıltır bu gibi durumlarda. çünkü şarkıyla beraber sayaç da yavaşlamakta veya hızlanmaktadır.

şöyle biriki tespitte bulunmuştum ki paylaşmak isterim;

Minton (burada markasının yanı sıra kalitesiz oluşunu vurgulayayım) marka mp3 çalarımın AAA kalem pili azaldığı zaman, genelde belli belirsiz, ama benim sıklıkla farkettiğim bir yavaşlama oluyordu.

sonyericsson marka walkman telefonumu kullanırken de zaman zaman hızlanmalar dikkatimi şekiyordu.

benzer biçimlerde, winamp'taki yavaşlama veya hızlanma durumlarından birini farkettiğimde saatle yaptığım karşılaştırmada anlamıştım sürenin de şarkıyla beraber hızlanıp yavaşladığını.

tahminim ise şudur ki, orijinal bir audio CD'yi kaliteli bir müzik setinde dinlerken duyacağımız hız hakiki hız olacaktır. çünkü fikrimce, bu yavaşlamalar ve hızlanmalar medyanın kalitesine bağlı olduğu gibi, çalan aletin o anki işlem yoğunluğuna, güç kapasitesine ve ortam şartlarına da bağlıdır.

işbu işitsel medya hız farklılaşması hususunun bendeki yeri budur..

ben de uzun sure olayin algidan ibaret oldugunu dusundum, fakat bu ihtimalin belli bir tutarliliginin olmayisi (yani demek istedigim, eger olay benim algimla alakali olsaydi, o dakikalarda dinleyecegim tum parcalari yavaslatilmis olarak duyardim) zamanla bu durumun benim o anki algilayisimla degil de, donanimin o anki isleyisiyle alakali olabilecegi ihtimalini guclendirdi.

@bardsbow, iste temas etmek istedigim nokta da buydu, sarki sayaci dogal olarak sarkiyla birlikte yavaslayacaktir, ama muzikle dolayisiyla cihazla alakasi olmayan bir kronometre olaya dahil oldugunda olay acikliga kavusacaktir diye tahmin ediyorum.

iki buçuk yılın ardından beni bu konuya döndüren entry: #9810067

sizi çocuk işçi gibi dizip devre sardırıyorlar. ben arkadaşı görmeye gittiğimde öyle yapıyorlardı. tabi aynı yerde staj yapan diğer arkadaş da bütün gün şekerleme yapıyordu. büyük ihtimalle high endde yapacaksın stajını ve devre sardıracaklar. büyük ihtimal de üç hafta gel bir ay sayalım diyecekler. bi de erken bitirmek istersen eyvallah diyorlar. stajyer gömleği verecekler temizle getir diyecekler son gün getirdiğnde kavga dövüş geri veriyorsun temizlemeden. başka?

pekii, burada staj yaptıktan sonra iyi ki yapmışım der misiniz? ikinci olarak da torpil işleri işler gibime geliyor, ne kadar haklıyım?

ben basvurdum sitesinden hala cevap atcaklar zahmet olmazsa, demekki torpil lazım.

vestelde torpil-tanıdık olur evet ama torpilsiz gidip staj yapanlar da var.
vestelin insanda baktıgı tek bişey vardır: notlarının yüksek olması
staj yapmak için uygun ama orda çalışmayın derim ben

biraz beklemek lazım sanırım. 1 dk kafi gelebilir herhalde. bazı sistemler, kasa bileşenlerine bağlı olan diğer cihazların üzerindeki elektrik akımı sayesinde sökülen pilin gücünü karşılayabiliyorlarmış galiba. efsane gibi bir şey olsa da bir ihtimal olsa gerek. pili söküp, bekletmek işe yaramazsa, kasa bileşenlerine gelen kabloları da sökmeniz gerekebilir bu teze göre. emin değilim.

bir kere sokmem gerekmi$ti, 2000 in basi felandi sanirim. 20 dakika surmu$tu resetlenmesi

bir jumper'la silinebiliyo bazı boardlarda, fakat bence pili çıkarmak yine de daha iyi fikir, zira boardu cazırrr diye yakabiliyon.

mantıklı mıdır bilmem lakin, bu yolla hiç beklediğimi hatırlamam. rastlantıdır belki, ya da büyük mallık yapmışımdır.

pili çıkardıktan sonra, + - dokangaçlarına tornavida vasıyasıyla dokanmak bekletmiyordu.

bu da böyle bi anımdır.

pili çıkar jumperın yerini değiştir sonra geri tak

schimsonique'in söylediği gibi yapılabilir. bios entegresindeki enerjiyi anında sıfırlarsınız bu sayede.

Hepinize teşekkürler.
Pili çıkarttım, nette gezinirken unuttum onu, sonra hatırlayınca taktım ve denedim, evet düzeldi...

"microsoft flight simulator x" sistemin kaldırıyorsa sanırım en iyisi.

uçuş simülatörü ile ilgili sözlükten danışabileceğin uzman kadrosu: "aviator" nickli yazar.

worms armageddon.

Worms World Party veya Armageddon. Ama bence WWP.

* Commandos: Beyond the Call of Duty
* Commandos: Behind the Enemy Lines
* Commandos 2

Serinin diğer oyunlarına gerek yok, bunların içerisinden de kişisel tercihim Behind the Enemy Lines olurdu.

fs2004 de biraz araştırma yapıp add on yüklemeyi öğrenirseniz idare eder. çünkü fsx'i sisteminiz kolayca kaldırmaz.

estore

aman abi uzak dur estore'dan. 26 şubat salı sipariş verdim sabah9da. adamlar perşembe günü elimde olcak şekilde yollayacaklardı, henüz tedarik aşamasındaymış ürün. müşteri hizmetlerine de ulaşamadım hala, maillerimi de cvp vermediler.fiyat olarak söyleyecek pek sözüm normal fiyat çekiyolar.

sağlam ve güvenli site arıyorsanız o site hepsiburada benzeri değildir. hele ki estore... aman aman! ben ideefixe ve gittigidiyor derim. d&r web de fena sayılmaz.

unutulmamalı ki bazılarımız bu sitelerden yaptığı alışverişlerde şimdiye kadar bir sorunla karşılaşmadı.

ideefixe ve benzeri siteler kendi stoklarından iş yaptıkları için daha avantajlı elbet. ötekileri firmalardan alıyor.

www.estore.com.tr
www.ideefixe.com
www.weblebi.com

Dünyada %100 müşteri memnuniyeti sağlayan bir şirket var mı bilmiyorum. Yazdığım siteler benim alışveriş yaptığım, güvendiğim yerler. Fakat hiçbiri, özellikle estore, ürün gösteriminde başarılı değil. Aradığınızı bulmakta epey zorlanıyorsunuz. Yani karşılaştırma yapmak için uygun değil. Başka bir ortamda alacağınız ürüne karar verin, hangisinin fiyatı, ödeme koşulları uygunsa oradan alın.

ereyon var bir de mağdur olan görmedim.

ereyon candır canandır. hem ucuzlar hem de harika hizmet veriolar..

Ben de www.sanalmagaza.com.tr den alışveriş yaptım bi yamuğunu görmedim. Sonradan cihaz bozuldu servisine götürecektim baktım faturayı kaybetmişim. Aradım sanamagaza yı ürünü bırakacağım servise faturamın bir kopyasını anında faksladılar. Yani benden OK aldı bu site...

netsiparis
webdenal
siteleri de fena degil simdiye degin yaptigim alisverislerden gordugum kadariyla. hizlialdan uzak durun.

Valla arabadan pek anlamam o yüzden beni pek ciddiye almayabilirsiniz amma Mustang'dir olay bence.

"Km'de 40ykr" benzin yakisini mi anlatiyor?

Eski Mustang alirken dikkat edilecek hususlar arabanin karoserisinin ve oynayan aksaminin durumudur. Ne kadar tamir istiyor? Kurallara uygun sekilde trafige cikmasi icin yapilmasi gerekenler neler? Bunlara bakacaksin. Yani ne kadar benzin yaktigini da dusun de, ilk konu o olmamali.

Fiyat konusunda ne yazik ki bir sey diyemiyorum. Ama satisi kolay olmaz her halikarda.

aracın şekli şemali güzel de modeli tam olarak ne ?

www.tocmp.com

her halükarda oldukça masraflı bir araç olacağı kesin. Motor yenilenmemişse hurda kıvamındadır. bahsettiğiniz araç aşağıdaki ise toplama bir araç :

www.sahibinden.com

büyük ihtimal kazalı, şasi sağlam mı değil mi kontrol ettirmeniz lazım. Ayrıca sahibi üzerindeki motorla ilgili yeterli bilgi vermemiş. mustang görünümlü bir şahin alıyor olabilirsiniz. gerçi altı silindir demiş ama, tork, güç hiçbir bilgi yok.

Bu arada kullandığım araç ortalama 10lt/100km yakıyor ve benzin yetişmiyor hem de izmir gibi bir yerde. Eğer bu aracı alırsanız her 100km de 40ytl ödeyeceğinizi ve şehir içinde sıkışık trafikte daha da fazla ödeyeceğinizi hesap edin. Hafta sonları zevkine kullanırım derseniz anca öyle mantıklı.

benzin olayı işi bozabilir. nitekim amerika'da 75 yılında kurşunlu benzin kullanılıyordu hala. kurşunsuz benzin o motorlarda aşınmaya sebep oluyor.

ayrıca bugün litresi 3.14 ytl kurşunsuz benzinin. o halde 100 km.'de 12.5 litre yakıyor demektir. km/fiyat karşılaştırması yerine bu şekilde karşılaştırma yapmanız daha doğru olur, zira petrol fiyatları durmuyor yerinde.

sadece okulunuzda bilgisayar mühendisliği okuyorsanız ve okulunuzun bölümü msdn desteği varsa alınıyor diye biliyorum. ama bahsettiğim sadece yazılımlar için geçerli olabilir.

bir de bilimum değil de bilumum olacak.

Okulun MSDN ile bağlantısı var mı yok mu bilmiyorum açıkçası :) Peki bunun başka bir yolu olamaz mı?

bilgisayar mühendisliğinde okuyan arkadaşınız var mı? o büyük ihtimalle bilir çünkü.

(bkz: msdnaa)

bize sadece cd veriyorlar kitap hiç duymadım.

MSN'in altyapisinda sorun olabilir. Skype falan deneyin.

okul ya da işyerinden bağlanıyorsanız firewall engelliyor olabilir.. üniversitedeyken bana öyle olmuştu da, söyliyim dedim..

yok tamamen evden bağlanıyorum. ayrıca msn üzerinden halletmek istiyorum skype ya da başka bir program tercih sebebi değil.

daha önce ingilizce msn vardı, silip son sürüm yükledim şimdi de böyle bir hata veriyor. üstelik tanıttım da msn e yani. :S

msn messenger'a eklenti eklediniz mi (örn: messenger plus)? bazen gelen teklifleri otomatik olarak reddet özelliği oluyor bu eklentilerde. böyle bir sorunun olup olmadığına bakabilirsiniz.

bir daha baktım da plus varmış. plus ayarlarına girip konuşmalar sekmesinin en altına bakın. bütün teklifleri reddet seçeneği seçili olabilir.

yok bütün teklifleri kabul et seçeneği var. bir daha deniyvem yarın

Ankara da karasal Dijital yayın başladı mı ki?

her ikisini de çeken usb ürünlerin fazla popüler olmadığını söylemeliyim. ama bakacaksanız dvb-t özelliği karasal digital yayın demek oluyor. zaten karasal dijital yayınlar konusunda uydu şirketleri yüzünden işler giderek daha da yavaşlıyor. sadece analog tv/fm alıcısı olarak avermedia volar ax'i tavsiye edebilirim. gayet memnunum.

ankara'da karasal dijital yayın yok bu arada. şu an anten aş. nin öncelikli hedefi istanbul çamlıca'daki vericileri test etmek. daha uzun zaman var yani. ha, ama istanbul'da belirli semtlerde trt'yi dvb-t alıcınızla izlemek isterseniz bakabilirsiniz kısa vadede.

bir de laptop'unuzun express card veya carbus sistemine uygun kartları da alabilirsiniz, pc kart yuvası için.

sadece ankara'da kullanmayacağım, yurtdışında da işime yaraması gerekiyor. ben avertv hybrid digital+analog, usb, sm volar ve avermedia dvb-t usb, volar baktım ama on line alışveriş sitelerinden. kullanan varsa memnuniyet derecesini sormak istiyorum.

i-ih.
bonuslari sadece garanti pos cihazi olan mekanlarda catir catir yiyebiliyorsun.

alışveriş yapıp ürün iadesi ile para iadesi durumu da işe yaramıyor diye biliyorum, zira aynı miktardaki puanları geri yüklüyorlar.

çeyrek altın al, sonra git başka bi yerden bozdur. zararın olur ama nakit nakittir.

ya da tanıdığın bi dükkan varsa, çektir ordan, 28 gün sonra, ya da belli kesinti ile ertesi gün hesabına yatar o para, sen de ondan alabilirsin

bayağı birikmişti, benzer soruyu garanti çağrı merkezine sordum, yatırım yapabilir ve fon falan alabilirmiyiz diye olmaz dediler. ama garanti emekliliğe aktarıp 56 yaşında nemasıyla birlikte alabilirsin:)

Çeyrek altın olayının bir benzerini kontör alıp satmak suretiyle de gerçekleştirebilirsin gibi geldi sanki.

bir arkadas es dost tanidigin o civarda veya altindaki alisverisini kartla yapip, kisiden nakit temin etmek. kontur veya altin olayindan daha hizli ve masrafsiz olur kanisindayim.

bankalar kredi kartlarina puan vermeyi, daha cok alisverisi tesvik icin yaparlar ve o puanlarin nakte cevrilmesini (yani bankanin elinden ucup gitmesini) her sekilde engellerler. yapilabilen kredi karti varsa da kesin gozlerden kacan bi backhole'dan sizinti yapiyordur.

gece saatlerınde benzın ıstasyonuna gıdılır..ordakı pompacıya ayar verılmek suretı ile puandan alısverıs yapılır..ornegın 100 ytl..bunun 15 ytl sını pompacıya verırsen adam sana nakıt 85 ytl verır..

sana verdıgı nakıtıde kredı kartından benzın satılmıs olarak gosterır..

puanla olurmu bılmıyorum ama ben bıkere tek cekım yapmıstım boyle bısey..yolda paraya sıkıstım adamcagız saolsun vermıstı nakıt para..

sonic boom'a giriyor elbette. zaten merminin çıkardığı sesin nedeni de sonic boom'dur. sadece bu amaç için üretilmiş özel mermi çekirdekleri ses duvarını aşmazlar. bu silahlar daha çok deneysel silahlar olarak ortaya çıkmış olsalar da, günümüzde tam otomatik olarak ta çalışabilen ve "subsonic" mermi kullanabilen silahlar mevcuttur. daha çok "designated marksman rifle" olarak kullanlırlar.

çok yüksek hızlara çıkabilen mermiler kimi zaman sonicten sonra deformasyona bile uğrayabiliyor..

bu da apayrı bi ayrıntı...

tamamen merminin yapısına bağlı. yani içindeki barut miktarı ya da içindeki patlayıcının özelliğine göre değişir. eğer supersonic muzzle velocity'lere sahipse çıkarken sonicboom yapacaktır. bazı mermiler hedefi daha iyi tutsun diye daha hızlı yapılmaya çalışılır.deformasyona uğraması için bir sebep yok, sonic boom oluştuğunda mermi zaten sonic boom'un önündedir.

derslere girmeden a almayı rüyanda görebilirsin o da beeelki. ama derslere girersen sınavların da fena olmazsa alırsın diyorum ben.

valla bahsettiğim entryde böyle denmiş, ben onların yalancısıyım, hiç derse girmeden a diye, yaşar kaynak'ta gördük denedik başardık, yusuf kaya'da neden olmasın dedim ama, fazla gaza geldim anlaşılan...

yusuf kaya artık yoklama alıyor! hangi section'dasın bilmem ama bizde alınıyor gayet. daha geçen derste 3 haftanın attendance'ını alan bir insan olduğu için ne yapacağı belli olmaz gibime geliyor. ödevini hazırlarken de gidip onun sana söylediği kitaplardan yaz, öylesi hoşuna gidiyor galiba.

dersi en iyi transandantal yoga yaparak suistimal edebilirsin, zaten öteki türlü dinlemen imkansızlaşacaktır, konudan konuya atladıkça.

ebay.com a da bi bak derim ben. Orada da hong kong dan Türkiye ye bedava kargo ile ürün yollayanlar var...

benim ipod 5. jenerasyonumda elmasepeti'nden aldığım bir madde duruyor arkadasında. o maddenin bulunduğu yerde çizik yok şu an, o maddenin üzerinde çizikler var sadece. o tip bir koruyucu tavsiye ederim. ama ipod touch sahibi olduğun için ön kısım için kılıf mecbur.

almanyadan aldığım itouchıma yine oradan iki kılıf aldıydım..biri siyah silikon kılıf, diğeri koyu kahverengi pek şık bir deri kılıf..şimdilik silikonu kullanmaktayım ama arabada,elimde taşıyacağım zaman deriyi kullanmayı planlıyorum..her ikisi hoş ve işimi görüyor...ayırca aldığım touchpad koruyucusu hiç istediğim gibi çıkmadı, bikere touchpadin kendisinden ufak..çıkarıp attım..

Ekran için kılıf almaya gerek var mı bilmiyorum. Oldukça çizilmeye dayanıklı.

daha yeni çıktı yahu..

american gangster

bir de eskilerden;
traffic

uluslararası silah kaçakçılığı;
lord of war

en klişeler ocean's eleven ve italian job. mesela Fun with Dick and Jane de komedi türünde iyi bir örnek sayılabilir (sen enron deyince bu film aklıma geldi).

(bkz: Layer Cake) de olabilir sanırım.

lord of war diyorum ben de, cuk oturur.

biraz bayat ama;
the departed

aradığın şeyi tam ifade eder mi bilmiyorum ama organize işler filminin aslında organize suçlar konusunda güzel bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum. bayık olduğumu düşünebilirsin de tabi :)

heist vardı bi de, gene hekmın fln.

www.epinions.com

the usual suspect

Fight Club: Organizasyonsa organizasyon, suçsa suç...

imdb.com

yandaki etiketlerden birine tiklayarak baska bir keywordu ilave de edebilirsin. sana tavsiyem blow adli harikulade filmdir ayrica.

goodfellas

once upon a time in america.yada şöyle yapın bence.al pacino ve robert de niro'nun filmlerine bi göz atın.en bilinen suç filmlerinde biri yoksa diğeri vardır.

rezervuar itleri de olabilir sanki.

(bkz.inside man)

böyle durumda tekrar doktora gitmeniz en iyisi olur. burdaki şikayetlerinizi doktorlara anlatırsanız buna göre bir tedavi uygulayacaktır.tabi bazı durumlarda psikolojik olabiliyor ama bu delirdiğinizi göstermez. şimdiden geçmiş olsun.

doktor değilim ama çok benzer belirtiler gösteren bir arkadaşıma "panik atak" teşhisi kondu bunun üzerine gitmeni öneririm. oldukça yaygın bir hastalık ve tedavisi de var merak etme delirmiyorsun. =)

anksiyete problemine benziyor bu anlattıkların. psikiyatriste de danışmalısın. yani illa psikolojik olacak die de bir durum yok ama eğer tıbbi hikayede adamlar sağlıklısın diyorsa bunun sebebi psikolojik oluyor büyük ihtimalle.

muhtemelen panik ataksınız.netten panik atak hastalığını araştırıp belirtilerinin size ne kadarının uyup uymadığına ,panik atağın ne olup olmadığına bakabilirsiniz.

panik atağa doğru yol alan anksiyete bozukluğu gibi gözüküyor hakikaten.
geçmiş olsun.

üst midenin bulunduğu bölgede, kaburgaların başlama noktasından biraz daha yukarı solda sıkıntı verici burukluk yada boğuluyormuş hissi olmadıkça pek takılacak bişi değil. sırttan soğuk yemişsindir vücut ciğerlerin arkasında gaz biriktirmiştir, göğüs kafesine baskı yapar. kişi kendini fazla dinlerse psikosomatik ağrılar oluşturabilir.

kalbinizi dinlediklerinden sonra bir sorununuz yoksa, ve akciğer filmi, ekg, eko doğru yorumlanmışsa fizyolojiniz normaldir.

bunun dışında alkol, uyuşturucu, ya da herhangi bir ilaç kullandınız mı? eğer bunların hepsinin cevabı hayır ise panik atak, ya da stres ağrıları çekiyorsunuz.

cevap yazan herkese çok teşekkür ederim.

benim de aklıma panik atak belirtileri olabileceği aklıma gelmişti. ama açıkça söylemem gerekiyor ki bununla ilgili şeyler uzun uzun okumaya korkuyorum. ne okursam onlar birer birer bende de gözükecek gibi geliyor.

alkol arada sırada kullanıyorum. ama fazla ve düzenli olarak değil. uyuşturucu veya başka bir ilaç kullanmıyorum.

iskandinavya her zaman diger yerlere gore(hatta turkiyeye gore bile) daha pahali. ozel olarak norveci bilmiyorum ama cok arastirmadiktan sonra ucuza bulmaniz zor gibi.

tıpkı almanya'da olduğu gibi norveç'te de klavye dizilimi farklı diye biliyorum. q klavye değil yani.

norveç feci yüksek vergilere sahip bir yerdir.

burdan temiz ikinci el notebook düşürmek daha mantıklı bence

Norveç her zaman dünyanın en zengin ülkeleri arasında dereceye sahiptir :D hiçbirşey ucuz değildir.en az iki katı fiyatına bulursun. benden söylemesi. isveç biraz daha makul. norveçliler genelde isveçe geçerler günübirlik. alışveriş yapıp geri dönerler.

(bkz: sarma) degil mi o

limon'da neye göre belirleniyor ki o?

muhtemelen gidilen zirvelere, duzenlenen zirvelere , gidicem diye kaydolup sonra gitmediginiz zirvelere gore vb.. degisiyordur. (tahminim)

katıldığınız/katılmayı vadedip de katılmadığınız/yorumlarınız/eklediğiniz hoş sada lara göre yani kısaca limon içinde yapılan hayır hasenat işlerine göre değişir.

ayrıca evet, sarma puanıdır o.

yani bi kural döküman vs bilmiyorum ama ben de böyle hediye olsun diye kolajlar yaptım daa önce.
ben şöyle bi yol izliyorum,
eklemek istediğim o kişiye özel fotoğraf gibi şeyleri seçtikten sonra (bi kere doğumgünü için yapmıştım, saatli marif takviminden o günün yaprağını yapıştırmıştım mesela ortaya) önüme biraz dergi yığıyorum. belli bi şey düşünmeden rastgele hızlı hızlı bakıyorum, bi çağrışım yaratan, bi şekilde gözüme çarpıp dikkatimi çeken resim ve yazıları kesiyorum kenara koyuyorum.
bu da bittikten sonra kolajı üzerine yapacağım kartonu koyuyorum önüme, belli bir anlamı olan resim fotoğraf ve yazıları ayırdıktan sonra, geri kalanını fon oluşturacak şekilde rastgele yapıştırıyorum birbirinin üstüne altına filan. zaten yaptıkça az çok bi tema filan beliriyo insanın aklında.
en son da o o fotoğraf filan gibi şeyleri yapıştırıyorum en üste. guaj boyayla bazı yerlerini renklendirdiğim de olmuştu güzel olabiliyo.

bunlar geldi aklıma..

yaptığın örneklerinin fotoları var mı?
bi de kırtasiyede satılan normal karton olur mu?

benim böyle çeşitli örnekler görmem lazım ki çeşitlendireyim. harfler keseyim, pastel boyayla boyayım kimi yerleri, onunla alakalı resimleri ve onun da olduğu fotoğrafları filan yapiim diyorum ama ilginç bir tema bulmam lazım.
takvim yaprağı fena fikir diil aslında. ;) bi de bakiim o gün başka önemli bi olay var mı..

bir fikir verebilirim, çok orijinal olmasa da yazıları gazeteden veya dergiden kestiğin harflerle yazabilirsin.

Kağıda ek olarak kurutulmuş bitki, yaprak, çiçek ekleyebilirsin. Sevdiği hayvan figürü (küçük, plastik)ya da renkli pullar, boncuklar ve de boya kalemleriyle yapılacak desen ve figürlerle zenginleştirebilirsin ortamı.

neyle yapıştırayım???

daha beteri kız arkadaşı yanındayken asılanlar..

o yüzden beterin beteri var demek lazım.

(bkz: kadınlar arası rekabet)

ayrıca üstünüzde bulunan görülmez "test edildi onaylandı" damgasının da etkisi büyük...

"leş yiyicilik" olarak adlandırmayı severim. benzer noktaları var çünkü.

üniversite ortamında herkesin iyi veya kötü bir kız arkadaşı olur, sevgilinizle birlikte efendime söyleyeyim bir kafeye girdiğinizde bütün dişi gözler üzerinize döner. ama üniversiteyi bitirip memleketinize dönersiniz, bi de üstüne "işimiz bitti artık görüşemicez, ayrılalım" derseniz gittiğiniz yerde kimse suratınıza bile bakmaz.

genel olarak kadın rekabetinden ziyade "onu mutlu edebiliyorsa beni de mutlu edebilir" diye düşünür kadın, yanınızdakiyle kendini kısa bir kıyaslamaya tabi tutar, "ihtimaller" 1'e yaklaşırsa bazen yanınızdakini bile yoksayıp yavşama moduna girebilir. doğal şeyler bunlar, "vay mona kodumun fahişesi" falan demeye gerek yok, yoksa erkekler nasıl ekmek yiyecek değil mi efendim?

neyse cevabı yarıda kesiyorum, çenem açılırsa durmaz çünkü şimdi.

bir muabbet vardır, yanına bir kız koyduğunda en tipsiz erkek bile çekici olur diye.

burdan "yanında kız olmadan gezenler abazalıksal paradoksa mahkumdur" u çıkarabilir miyiz acep?

"bu cillop gibi hatun bu herifde ne buldu acaba?" diye süzüyorda olabilir:D

bence çözünürlük, özellikle ps3 ve bluray düşünüyorsanız.

geleceğe yönelik düşünmek isterseniz 1080p olanı alın (1920x1080, 42"). 1080p henüz çok yaygın değil fakat 3-4 yıl içerisinde bir hayli yaygınlaşacak.

eğer günü kurtarayım hatta 2-3 sene rahat olayım diyorsanız 1366x768 50" olanı almanız daha mantıklı olur.

şahsen ben 1080p yayını tercih ederdim.

tabii ki 50 inç olan.

"720p ile 1080p arasındaki farkı anlayabiliyorum" diyen kesinlikle yalan söylüyordur. "hayır benim evimde var, amcamda var, evimde bluray var, ps3 var, şu var, bu var, ben baktım 1080p daha güzel" diye ısrara devam edenlerse ikinci yalanlarını söylüyorlardır. neden?

- bir kere böyle yayınlar daha türkiye'de başlamadı. başlamayan yayında bir kalite farkı anlayabilmek mümkün değildir. ps3 için henüz adam gibi oyun çıkmadı. bluray daha yaygınlaşmadı. bu yüzden subjektif bir yorum yapmak henüz mümkün değildir.

- 720p ile 1080p'yi teoride karşılaştırmak mümkün olsa da, karşılaştıran kişinin 720p'nin ne demek olduğunu bilmesi gerekir. yıllardır ayıla bayıla izlediğimiz dvd'lerdeki yüksek çözünürlük sadece 720x576'dır. hatta çoğu insanın film izlemek için kullandığı divx video'ların çözünürlükleri bundan da düşüktür,iyi bir ihtimalle 640x360'dır.

- 3-4 sene sonrası için televizyon almak ise kesinlikle ama kesinlikle doğru bir yatırım değildir. o aradaki 3-4 sene kullanılmayacak mı o televizyon? zaten 3-4 sene sonra türkiye'de yaygınlaşacağı hala meçhuldür. digiturk'ün maç ve film (o da sadece bir kanalda) yayınları haricinde türkiye'de hala hd yayın yok. kimsenin hd'ye geçmeye niyeti yok. altyapı şu anda müsait değil zaten.

co2s2 ye katılıyorum, download manyağı birisiyimdir, son zamanlarda hep hd filmler indiriyorum, onların da çözünürlüğü 1240x720 civarında oluyor, açıkcası fullhd film indirmeye üşeniyorum, çünkü bir film 20-30 gb arasında, indirmesi bir dert saklaması daha büyük bir dert, full hd için henüz çok erken diye düşünüyorum, sanırım 50" alsam daha faydalı olacak.

ayrıca ps2 bile oynamışlığım yoktur, film keyfi için düşünmekteyim.

50 inç biraz mantıksız, 42 inç iyidir hatta fazladır bile. 50 inç için gerçekten 1080p kaynak gerekiyor çünkü malum boyut büyüdükçe çözünürlük artmazsa görüntü çamur gibi oluyor. öte yandan bu çözünürlükte kaynaklarım gani gani falan deniyorsa 720p ile devam edilebilir. 50 inç sonuçta 50 inçtir. yeterince büyük salonun ve bluray dvdlerin varsa sana kim ne diyebilir.

ayrıca toshiba'nın hd-dvd teknolojisinden elini çekmesiyle birlikte ortam blu-ray'e kaldı ve yakın zamanda piyasada 100 dolar civarına blu-ray writer sürücüleri görebiliriz. bu da 30-40gb filmleri saklamanın şimdiye nazaran daha pratik olacağını gösterir. tabi ben hep ileriye yönelik yorum yapıyorum sonradan pişman olmamak için.

selam,
ben geçen ay senin istediğin modeli alacaktım ama ellerinde olmadığı için 42PFL7662D modelini aldım.
ilk olarka şunu söylemem gerek: 1080p native çözünürlük değil, native istersen 1080i olarak kullanman gerekli.(tabi bendeki böyle, sendeki model de sanırım aynıdır.)

ben 1080p ve 720p hdrip film denedim, bunların içinde 720p olan daha güzel geldi. sebepleri ise:
+ekranı 1080p yapınca görüntü yaklaşık 2-3cm sağa kayıyor, yani görüntünün solunda 2-3cm kadar siyahlık var, sağında da 2-3cm kadar kesilme var. yani kısaca görüntü ekrana tam oturmuyor.
+görüntüyü 1080i yapıp native'i açtığımda ise tam hatırlamıyorum ne olduğunu ama bir sebep yüzünden sevmemiştim =) sanırım siyahlar çok dandik gelmişti ama dediğim gibi hatırlamıyorum.

eğer görüntünün ekrana tam oturmasını istiyorsan çözünürlüğü 1366x768 'e indirmen lazım. böyle yapınca cuk oturuyor. tabi native desteği olmadığı için yazılar net değil, ama film izlemek için ideal.şimdiki aklım olsa 1080p alacağıma 720p tv alırdım.

ayrıca senin kıyasladığın tv'lerin teki lcd, diğeri plazma. bu konudan tam emin değilim, sadece forumda gördüğüm kadarıyla söylemek isterim; tv izlemek için plazma, playstation v.b. tip konsollarla oynamak için de lcd tavsiye ediyolar. normal dijital yayında plazma lcd'den daha iyi görüntü veriyormuş. tabi bu bilgi yanlış da olabilir, plazma kullanmadığım için bilmiyorum.

daha yeni hd ready bi tv aldık 40 inch dvd filan bağladım görüntü hiç de güzel değil filmin çözünürlüğü tv'ye yetmiyor hele kablolu tv hiç yetmiyor yakından izleyince görğntü baya bozuk. blue ray film desek oynatısı 800 ytl'ymiş filmi ayrı hikaye. diyeceğim o ki en ucuzunu alın, dvd teknolojisi 99'da benim elime ulaşmıştı millet sorunca 3d görüntü ve 3d ses diyorduk hepsi yalanmış daha yeni öğrendik ki hala dvd film indirmek işkence (4 gb).

digiturk plus, birçok kanalda high-definition yayın sunuyor diye biliyorum. ama şu an baya pahalı kendileri.

co2s2 ye gayet net katılıyorum.
ben de televizyon / projeksiyon almayı planliyordum. hdready / 1080p arasında düşündüm. ps3üm var. 40-42" aşağısı için 1080p tamamen gereksiz birşey. normal bir izleme uzaklığında o farkı anlayamazsınız. ama daha büyük ekranlarda ki 50" az değil, fullhd'nin farkı belli olmaya başlar, o da ancak full hd besleyen kaynağınız varsa.

ps3 oyunları diyorsaniz, oyunların çoğunun 1080p olmadığını söyleyebilirim.
gayet de orjinal çoğu oyunun arkasında 720p yazıyor. gt5 gibi nadir oyunlar ancak gerçek 1080p 60hz e destek veriyor.
tek artisi bluray olur, ama onun içinde blurayin türkiyede alınabilir bir seviyeye gelmesi bence oldukça geç olacak, şimdiden verilecek 1080p parasına değmeyecektir.

şu anda digiturk sadece 4 kanalda HD yayın yapıyor. lig tv, fox sports, national geographic ve moviemax ve bunların hiç biri 1080p değil. hepsi 720p. daha doğrusu kutunun kendisi 720p. yani zaten hangi kanal olursa olsun 1080p yok.

karaciğerinize baktırın derim ben naçizane. alkol sebepli kızarıklık, kırmızıya çalan ufak benekler falan karaciğerle ilgili oluyor genelde ama çarpıntı için bir şey diyemem.

yaşadığınız şey anaflaktik reaksyonlarla uyumlu etkileri olan bir durum, yani alerjik bir duruma benziyor.yanında meyve suyuyla içtiğinizi söylediniz, votkadan değil de bence meyve suyundan dolayı alerjiler yaygındır. taşikardi ve kırmızı lekeler, alerji olduğunu düşündürüyor.

alerjik reaksyon olmadan önce yediğiniz her şeyi düşünmeniz gerekir ayrıca, özellikle kuruyemiş yediyseniz bunların alerji yapma olasılığı daha fazladır. ben alkolden veya karaciğerden dolayı olduğunu düşünüyorum, zira hepatik rahatsızlıkların daha özgün belirtileri vardır.

zamanında ayda 3-4 şişe istanblue içen birisi olarak suçun vodka'da olmadığını söyleyebilirim.

Art arda 2 gün içmeyip ciğer ve böbrekleri dinlendirmek lazım. Ayrıca uzun süreli kullanımda karaciğer "error" vermeye başlar, derinizde pul pul dökülmeler başlar. Hemen bir doktora gitmenizi öneriyorum.

@kimlanbu

alerjik reaksiyonlar unique olabilir, yani sadece bir kişide görülebilir. sizin ve benim istanblue'ya tepki göstermemem, netta'nın da göstermeyeceği anlamına gelmiyor yani.

Karisik meyve suyunun icinde ne vardi? Benim bir arkadasim ananas suyu ictigi zaman aynen sizin tarif ettiginiz gibi oluyor. Yani meyve sularindan birine alerjiniz olmus olmasi ihtimal. Votkaya da olmus olabilir, ama o daha dusuk ihtimal.

sahte votka olmasın?

alerjik 1 durum deyip geçmemek lazım bence. vücutta kızarıklıkların oluşması (allah korusun) kan kanserinin belirtileri arasında bildiğime göre. 1çok sebebe bağlı olarak trombosit düşüklüğünde de olabilio. mutlaka check it up doctor demek lazım. ben kuruntulu, evhamlı ve aynı zamanda paranoyak insanları severim.

@cryin;

kızarıklıkların geçici olduğunu hatırlatır, bununla birlikte epidermik reaksiyon oluşturan yüzlerce hastalığın olduğunu eklemek isterim. ama netta'nın derisinde oluşan kızarıklıklar giderek azalıyor. hikayesi de alerji ile uyumlu geldi bana.

penguen'de vardı öyle bir durum. uykusuz'da da olabilir büyük ihtimalle.

varsa bende istiyorum bundan. hatta bir paypal accountu acsalar yurtdisi aboneligi yurtdisindan halletmek mumkun olsa.

böyle bir olay var evet.

amerika: $110
avrupa: €90
uzakdoğu: $120

uykusuz banka hesap numaraları:
yapı kredi bankası parmakkapı şubesi
ytl: 81717859
usd: 81345973
eur: 81345967

bi sorun olursa dergiyi 0212 245 53 38/39 numaralarından arayabilirsin.

online halledemiyo muyuz abonelik islemini?

yurtdışında kullandığınız banka ile uluslararası eft yapabiliyorsanız aboneliği online olarak da gerçekleştirebilirsiniz.

evet, sanirim binbir sebebi daha olabilir ama en olasi olani ne yazik ki bad sector. benim (yedeksiz) fotograf dizinimi iceren sabit disk bolumunun tam ortasinda yasadim ben bad sector'u. Windows'u bilemiyorum ama fsck oldukca durumu kurtardi bende. Eger yanlis bilmiyorsam fsck yeterince duzgun calisirsa, bad sector'e denk gelen dosyalari lost+found klasorunde toplayip, dosya sisteminin bir dahaki seferlerde o kismi es gecmesini sagliyor. Yaklasik 1 sene once basima gelmisti, uzun bir fsck surecinden sonra, o bolumu hala aktif olarak kullanmama ragmen tekrar ayni seyi yasamadim.

bad sector ile alakasi nedir ki bunun? i/o, tamamen i/o driverlari ve ram arasinda haberleserek gerceklesir. i/o surucun - isletim sistemin - ya da anakartinda sorun vardir.

egotm'ye katılıyorum, input/output errorları makinendeki i/o controller çiplerinde veya bu ciplerdeki software'deki sorunlarla ilgili olması gerek.

Hard disk ile iletisim I/O sayilmiyor mu? Ben sayiliyor diye biliyorum. Bu durumda hata hard diskte de olabilir.

Errorla ilgili detay bilgisi varsa bak. Bir sey cikmazsa disk'i kontrol eden bir programla test et. Edemezsen baska bilgisayara takmayi, ya da senin bilgisayarina baska disk takmayi dene. Yani ilk isin sorunu izole etmek.

sorduğunuz soruya en doğru cevabı, sizin muayenenizi yapmamış olan insanlardan beklemeyiniz. benim olmasa da bazı arkadaşların bu konuda hasta tecrübelerinin olduğunu düşünüyorum, öyle birileri yoksa da sizin danışmanız gereken en doğru kaynak yine sizin doktorlarınızdır.

bende n-gage vardı, o da symbian 6 mı 7 mi ne. yüklemiştim konuşmaları kaydeden program ama sadece arayanın sesini kaydediyordu, benim sesim yoktu. onu kaldırıp başka program kurdum ama o da hiç çalışmadı. ben de vazgeçtim, zaten bu türden çalışan bir program duymadım henüz.

spycall'i dene bir de, ses kalitesini bile ayarlıyordum ben 2 sene önce bunla. baya güzeldi. fakat senin sorunun farklı biraz, arka plandan çalışan başka bir program dene olmazsa, screenshot alan bir program vardı, hide yaptıktan sonra kalem+* ile ss alıyordu. bunu da deneyebilirsin.

kullandığım program vardı, s60 v1 idi ama, bip sesi olmakla beraber çok güzel kayıt yapıyordu ama bip sesi rahatsız ediciydi. forumlarda okuduğum kadarıyla bip sesini engelleyen programlar var ama çalışmadı bende işte, kullanan varsa tavsiye istiyorum

Psiloc eRecorder.

symbian telefonlarda ne yazık ki böyle bir yazılım bulamazsınız. zira cep telefonu konuşmasına erişen başka bir program bulursa otomatik olarak biplemeye başlar. güvenlik sebepleri sebebiyle.

tabi bu söylediğim nokia 6600'daki symbian versiyonu için. sizin telefonlarınızda belki bu kısıtlamayı kaldırmışlardır.

buyuk ihtimalle ilacın etkisinden çunku kendimden biliyorum. doktora başvurman iyi olur. belki gunluk dozu azaltabilirsin doktor tavsiyesiyle. enerji içeçeğinden uzak dur pek çare olmuyor...

hocam "enerji drink" dediğiniz ürünün üzerinde yazanları okursanız ne koşullarda içmemeniz gerektiğini görebilirsiniz ki baştan söyleyeyim "ilaç kullanımı" bu listenin içinde.

kesinlikle ilaçtan. türlü yöntemlerle uyanık kalmaya çalışmanız kendinize eziyet olur. zaten bu tip ilaçların amacı insanları sakin, uysal ve uykulu yapmak değil mi?

günlük 300 mg kullanıyorsunuz. Yani ilaca yeni başlamış değilsiniz diye düşünüyorum. Bu sebeple acaba daha az dozları kullanırken böyle bir sorununuz oluyor muydu? Eğer olmuyorsa doktorunuza danışabilirsiniz.

herkeste aynı etki olmuyor ben redbull içince uykum geliyor.

doğal bir çözüm olarak ginkgo biloba önerebilirim. önce doktorunuza danışmanız elzem tabii.

infectious mononucleosis denilen opusme hastaligi olarak da bilinen bir hastalik var, soguk aldim zannetmis dikkat etmemis olabilirsiniz aylarca suren yorgunluk yapan uyutan bir hastaliktir, bazen gizli kalir, bir test yapilarak gecirip gecirmediginiz anlasilabilir. doktora gorunun.

Royaltek ler genelde çok satılır iyidir. Ben satmıyorum ama BT GPS kullananların çoğunda royaltek gördüm. Alırken dikkat edilmesi gerekn kanal sayısı ve chipseti dir. Piyasada şu anda 40-50 kanallı modeller de mevcut ayrıca chipset olarak da SIRF III setler yaygın.

AGPS'li olan modeller varsa onları alma, onlar uydu pozisyonlarını indirmeden bağlanmaya çalışırsan 15 dakika sürer bağlanması. SIRF 3 çipsetini ben de tavsiye ederim.

e-2 ve powertürk yok(e2'nin hiç bir yerde yok zaten)ama cnbc-e vardı gibi hatırlıyorum.

cnbce de yok

bu kanallar polatlı'da varmış, ama ankara'nın şehir merkezi'nde yok. ilginç.

www.kgm.gov.tr

ben ekleme yapayım, sabuncubeli şu an açık.

dun itibariyle susurluk kapalı idi ... mutlaka gunduz vakti cıkın yola..

bende ekleme yapayım ; sabuncubelıne kadar gelirseniz gerisi zaten kolay .:))

sis unsurunu gözünüzden kaçırmayın. bazen öyle sis oluyor ki 2-3m önünüzde bir otobüs olduğunu son anda fark ediyorsunuz. geçen hafta gizmir'den istanbul'a otobüsle gitmeyi seçtim. iyi ki otobüsle gitmişim dedim sonradan. zira daha türkiye sibirya soğuklarının etkisi altına girmemişti. şimdi nasıldır kim bilir.

Susurluk'un kapalı olup olmadığından emin olun, orada bir kalınınca pir kalınıyor, ben 8-9 saat kalmıştım vaktiyle.

opera.

tek geçmek diye bir kavram yok. bunun farkına varalım. benim kullandığım en başarılı olduğunu düşündüğüm yöntem firefox üzerine ie tab kurmak. böylece altta köşede bir düğmeye basarak ister ie- ister firefox motoruyla siteleri gezebilirsiniz. (arayüz firefoxun arayüzü )

ayrica ie tabin ayarlarindan firefox'a kil kapan sayfalari otomatik olarak ie ile acmayi da ayarladin mi tadindan yenmiyor. bu sayede alttaki dugmeye bile basmaya gerek kalmadan sayfalari firefox uzerinden gorebiliyorsunuz. eklentilerle beslenmis firefox gibisi yoktur.

u3 desdekli firefox kullanıyordum ama doğru düzgün çalışmıyordu (sayfayı geç açmalar, bazı sitelerde yazı imlecinin görünmemesi vs.). opera dendi. baktım nedir ne değildir? u3 uyumlu versiyonu da varmış. bugüne kadar fazla üstüne düşmemiştim. sanırım aşık oluyorum...

hiç plug-in yüklenmemiş bir firefox bile, ie'den kat kat yavaş açılıyor. hele hele ie7 kullanırsanız iyice güzel oluyor. ya da maxthon eklenmiş bir ie6 da olabilir.

ancak safari var. opera, firefox falan yalan. süper olmuş..

safari'nin de büyük beklentileri var bilgisayardan. her bilgisayarda rahat çalışmıyor.

tarayicini ozelle$tirmeni seviyorsan ff derim. zira zilyon tane plug-in var. ie icin bilemiyorum. ama yava$ligina katlanmak zorundasin. ie tab ile kullanirsan guzel olur :)

ama yok istemiyorum ben plug-in falan, rahat rahat gezeyim dersen sadece dersen opera gercekten iyi ;) ie yerine opera kullan bence. ama activex cali$tirman gereken yerlerde ie'yi mecburen kullanacaksin tabi :)

yeni tanıştım operayla ve firefox dan vazgeçirdi beni...mouse gestures mükemmel bir özellik.firefox da plugin olarak geliyor o sanırım.fakat opera bahsedildiği kadar hızlı gelmedi bana..firefox tan hız olarak aşırı farkını göremedim.ama preferences kısmını pek kurcalamadım.pek çok ayar koymuşlar.kurcalanarak performans artırılabilir belki.özelleştirilebilir bir tarayıcı istiyorsan firefox,kurulduktan sonra uğraştırmadan özellikleriyle mest edecek birşey arıyorsan opera diyorum...

firefox. ozellikle 3. surumu beta seviyesini gectiginde win icin safari ile kapisir.

gamma ayarı gibi bir şey var mı? ya monitörde ya da ekran kartı ayarlarında gamma ile oynarsan düzeltebilirsin.

ekran beyaz gosterirken ekranin arkasindaki beyaz backlight'i oldugu gibi disari verir. renklendiginde ise rengi olusturan dalga boylari disindaki dalga boylari filtrelenir o yuzden beyaza gore daha dusuk siddette bir isik goruruz. mantik bu, su durumda pek olabilitesi var gibi gorunmuyor eger backlight'in parlakligini dusurebilirsen beyaz goz yormaz ama diger renkler de daha dusuk isik siddeti verir.

herhangi bir laptop modeli yeterlidir. kullandığınız 3 programı da idare edebilir şu an satılan en ucuz laptoplar.

şimdi burada bütün yapıların normal olduğu ve de normal eylemlerde bulunduğu yazıyor. hangi yapının doğal eylemi ne diye soruyorsan tek tek yazabilirim. Bir de tomografi değil de MR çektirmişsiniz gibime geldi, T1 ve T2 yoğunluklu çekimler MR'da olur.

Bir de bu tür bir MR çektirdiğinizde eğer bir sorun varsa zaten hemen incelemeye alınır, beyin ile alakalı bir sorun vardır çünkü. ancak sizin sonuçlarınız uzman bir radyolojist tarafından normal insan beyni olarak tespit edilmiş.

abi vakti zamanında ben de MR çektirmiştim, neyse doktora götürdüm, adam sadece "sonuç" kısmına baktı ve "iyisin, bişeyin yok, her şey normal" dedi. hatta gıcık olmuştum, bakmadı doğru dürüst diye. her şey normal yazıyo seninkinde de, bence bi sorun yok. geçmiş olsun.

Tom Riddle'ın dediği gibi bu raporda bir anormallik görebilmek mümkün değil, yazanlara göre tüm yapılarda normal bir durum sözkonusu. Bir de evet, bu bir MR çekiminin raporu

navigasyon haritasından üşenmeden baktım :) 41.0796966 N, 29.0327510 E

applications menüsünü açıp oradan her application için allow e-mail notifications tick'ini kaldırman gerek maalesef.

guzelbahce iskelede balik restauranti olabilir. istanbul'dan gelen misafirlerimi buraya gotururum. memnun kaliyorlar.

konak'ta bulunan borsa restaurant ve ozel konuklariniz icin balcova'da bulunan kosebasi restaurant onerilerim arasinda.

kahvaltı için patlıcan denen mekan klasiktir, inciraltı'nda. Akşam yemeği için rain denen mekanın içinde lüks sayılabilecek bir restaurant vardı.

www.tempodergisi.com.tr

Alkol almak için bornova'da ooze venue var. oldukça büyük bir mekan. ama canlı müzik yüzünden bolca gürültü olur ve konuşamazsınız. Onun dışında bornova küçükpark'ta milyon tane mekan var ama özel misafirler için biraz basit kaçabilir.

Alkol için en temizi alsancak kıbrıs şehitleri veya kordondaki mekanlara gitmek olur. Gözünüze kestirdiğiniz bir yere girebilirsiniz.

Alsancak Kordon'da Deniz Restaurant senelerin mekanidir. Ucuz degildir ama gidilebilir. Daha hizli, biraz daha ucuz balik yemek icin yine Kordon'da Balik Pisiricisi Veli'ye (aman onun yanindaki benzer yere degil) gidebilirsiniz.

Kordon'daki barlara gidecekseniz Zubeyde Hanim heykelinden baslayip Pasaport yonune dogru yuruyun, o yol uzerindekileri tercih edin. Ters istikameti onermiyorum.
Kordon disi olarak yine yakin bolgede yanyana cafe/bar tipi uc mekan Mustaabey (Izmirliler oyle soyluyor Dr. Mustafa Enver Bey caddesini) uzerinde var. Onlar da fena degildir.

1.kosebası ; etçidir , ambıyansı zengin dir . otoyol ustu texmex yanıdır .
2.cumba ; et yenilir , hardalı superdır. ambıyans zengine yakınıdr. manisa yolu uzerindedir , ızmıri pek anlatamaz ...
3.kare ; dunya mutfakları vardır, karpaciio su sahanedır. ambıyans zengın ve şıktır. hılton karısındakı residence ustundedır.
4.deniz; super balık vardır, kalamar dolma ve suflesı yemeden kalkılmaz . ambıyans zengın artı protokoldur. karısyakada ki tercih edılmelidir.
5.kordonboyu; balık yenır , salatası guzeldır . ambıyans iyidir , utandırmaz . izmir kordondadır .
6.izmir kent restoran ; balık yenir , yazın guzeldir daha cok , mavisehirde ikamet eder.
7.sipari; balık yenır , modern balıkcıdır ,degısık tatlar vardır. ambıyans zengin artı şıktır. levent marınadadır.
8.kibe; et yenır guzel kebapları ve mezeleri vardır , saraba ortalamdan fazla yazarlar bence, degısık bır tatlısı vardı unuttum ondan yenılmelı antep fısıtıklı dondurmalı falan fişman :)) . ambıyans zengın ve şıktır. levent marınadadır.



simdilik bunlar cıktı, aklıma geldıkçe ekleme yapabilirim .

kıbrıs şehitleri'nde alins isimli bir restoran var, italyan mutfağı da var, hani olur da yurtdışından gelen insanlar türk mutfağını beğenmezlerse. Gerek fiyatlarıyla gerek ise kalitesiyle tavsiye edebileceğim bir yer. italyan kültür merkezi'nin karşısında.

çevreyolu üzerinde selway'in tam karşısında tex mex var. meksika restoranı kafası. nezih, sakin, seçkin bir yer. yemekleri lezzetli servisi iyi.

netter en iyisidir bence. sadece nöroanatomi içeren bir versiyonu var, tavsiye ederim. e-book'unu upload edebilirsem buraya yazarım.

iştahla beklemekteyim

upshare.eu

teşekkürlerimi sunuyorum

virüs ve mikrop bakteri v.s olmadan da hastalık olur,genetik hastalıklar,kanser ,
virüs tam anlamıyla canlı değildir ama organik olmayan birçok madde kanser türevi hastalılara yol açabilir.
soğuk havada üşüten bir insanın savunma mekanizması zayıflayabileceği için daha kolay hastalanır.ama sadece soğuk bile insan vücusuduna zararlıdır tabi.
gerisini babayiğitler yazsın

sorunuzu yönelttiğiniz iki gruptan da değilim, ama yine de belirli miktarda bilgim var sayılır.

öncelikle hastalık dediğinizde sanırım enfeksiyonları kastettiniz, çünkü vücut şu an bilinmeyen yollarla hastalık oluşturabiliyor.virüs ve mikrop olmadan oluşan birçok hastalık vardır, örneğin alzheimer hastalığı, enfeksiyondan bağımsız kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları, kanser sonucu oluşan hastalıklar gibi.

enfeksiyonlardan bahsedersek, patojeni (yani mikrobu) vücudunuza aldığınız vakit, bu canlı aktif ve pasif hareket ile koşulların uygun olduğu yere hareket eder (soğuk algınlığında boğaza ve buruna, sıcak, nemli ve besinli yerler). uygun koşullarda bakteri biraz gelişip bölünür. sürekli bölündükçe ortamdaki bakteri sayısı giderek artmaya başlar. kuluçka dönemi derler bu evreye, bu sırada enfeksiyon belirti göstermez. soğuk algınlığında virüsler söz konusu olduğundan, burada virüsler bölünmek için canlı hücrelere ihtiyaç duyar ve bulundukları hücrelere saldırmaya başlarlar. eğer bakteriyel bir enfeksiyona sahipseniz ise bakterilerin ürettikleri bize zararlı toksinler bakteri sayısı arttıkça daha da zararlı olmaya başlayacaktır. bir çeşit protein iletişimi ile belirli miktarda enfeksiyon olunca bağışıklık sistemimiz bölgeye akyuvar ve nötrofil denilen yiyici hücreleri göndermeye başlar, aynı zamanda bu hücreler lenf bezlerinde (bademcikler) üretilmeye başlanır. bu hücreler aynı zamanda enfeksiyon yapan mikrooragnizmaya karşı antikor (bakteri için) veya interferon (virüs için) üretmeye başlar. ateşinizin çıktığı vakit de bu savaş sırasındadır, bakterilere zarar verebilmek için vücut kendi ısısını arttırır, tabi bunun kendimize de zararı vardır. neyse siz eğer ilaç almazsanız, vücudunuz enerjisini olabildiğince hastalıkla savaşmak için kullanacaktır, bu şekilde dinlenerek giderek enfeksiyon yapan canlıların sayısını azaltırsınız. ilaç alırsanız ise bakterilerin hücre duvarına zarar veren kimyasallar, bakterileri öldürmekte bağışıklık sistemine destek olur bu şekilde daha hızlı iyileşirsiniz. virüslere antibiyotik etki etmediği için onlara karşı vücudumuzun özel bir interferon üretmesi gerekir, ya da grip aşısı ile bir miktar korunma sağlayabilirsiniz.

ben size basit olarak şöyle açıklayayım
üst solunum yolu mukozasında silli yani titrek tüylü epitel vardır bu epitel havayolunun aksine çalışarak vücuda yararlı tüm maddeleri,toz,viruslar... havayolunun dışına atmaya çalışırlar ve sağlıklı bir insanda da başarılı olurlar

soğuk hava mukosillier aktivite dediğimiz bu olyı yani bu hücrelerin fonksiyonunu bozar bu halde de dışarı atılamayan viruslar(ki önemli olan bunların vücuda yerleşmesidir,yoksa heryerdeler) solunum yolları epitel hücrelerini işgale başlarlar. Ve tebrikler artık gribal enfeksiyonunuz vardır artık. Bu epitel hücrelerin salgı işlevlerini bozup burun akıntısı gibi kataral semptomlar oluşturmaya başlarlar. Viral enfeksiyonlar sağlıklı insanlarda kendilerini sınırlar ve zamanla iyileşirler

eğer risk grubundaki hastalar mensupsa hastamız o zaman bu viral enfeksiyon bakterilere zemin hazırlar ve bakteriler solunum yollarını enfekte ederek(genellikle alt solunum yollarını,akciğeri ve bronşları) bizi daha fazla uğraştıran ve hastaya daha fazla rahatsızlık veren bakteriyel enfeksiyonları başlatırlar.

bakteriyel enfeksiyonlar antibiyotiklerle tedavi edilirler...